Çok değil, 100 yıl gibi kısa bir
sürede fosil yakıtların doğaya ve canlıların sağlığına verdiği zararlar
etkisini gösterdi. Kömür, doğalgaz, petrol gibi binlerce yılda oluşmuş
kaynaklar "insanlığın gelişmesi(!)" adına tükendikçe, atıklarıyla hava,
su, toprak da tükenmeye başladı. Fosil yakıtlar olarak adlandırılan
kömür, petrol ve doğalgazın yarattığı olumsuzluklar sadece yakın
çevreyle sınırlı kalmadı; atmosfere de yayıldı. Sonunda bu kirlilik,
iklim değişikliğine yol açmaya ve dünya yaşamını tehdit etmeye başladı.
Bugün fosil yakıtların çevre ve
insan sağlığı açısından yarattığı olumsuzluklar her geçen gün
katlanarak artıyor. Fosil yakıtlar yakıldığında altı sera gazının açığa
çıkmasına neden oluyor. Bunlardan en belirleyici olanları karbondioksit
(CO2) ve metan. Diğerleri ise kükürt, partikül madde, azotoksit, kurum
ve kül...
Yanma sırasında ortaya çıkan
karbonmonoksit (CO), oksijenden çok daha hızlı bir şekilde kandaki
hemoglobine tutunarak vücuttaki oksijeni bloke ediyor ve baş ağrısı vb.
hastalıklara yol açıyor. Kömür ve petrolün yanmasıyla ortaya çıkan,
kükürtdioksit (SO2) ise kokusuyla fark ediliyor. Sülfürik aside
dönüşerek insan sağlığına ve doğal çevreye onarılmaz zararlar veriyor;
kanser ve diğer hastalıklara yol açıyor.
Doğalgazın yanmasıyla ortaya
çıkan kokusuz ve gözle görülemeyen azotoksit ise güneş altında
reaksiyona girerek nitrata dönüşüyor. Akciğerlerin koruma
mekanizmasından geçen nitrat vücutta nitrik asite dönüşüyor. Bu da
bağışıklık sistemini çökerten maddelerin başında geliyor.
Kömür, petrol ve doğal gaz gibi
fosil yakıtların iklim değişikliğine yol açmasının nedeniyse, yanma
sırasında ortaya çıkan CO2 ve metan gibi sera gazlarının bünyelerinde
ısı tutma özelliğine sahip olmaları. Güneş, gün doğumundan batımına
kadar atmosferin içine ısı ve ışığını veriyor. Doğal döngünün devamı
için, bu ısının tekrar uzaya transferi gerekiyor. Oysa fosil yakıtların
neden olduğu sera gazları, ısının bir kısmının atmosferde tutulmasına
yol açıyor. Böylece dünya, ısınmaya ve iklim değişmeye başlıyor.